2 Haziran 2011 Perşembe

Bilinmesi Gereken Tablolar - Bölüm 1

THE WEDDING AT CANA
GIOTTO DI BONDONE 1267 - 1337 İTALYA


1303 - 1306
Rönesans'ın yaratıcılarından Giotto di Bondone, ölümünden sonra yıllarca tarih sayfalarında kalacak kadar yetenekli bir ressam olarak anıldı. İtalyan tarzını stilize etmesi ve Bizans sanatını resimlerinde harmanlaması, başarısının asıl sebebi oldu. Kendi kişiliğini sanatına yansıtan ilk sanatçılardan biri. Sanatçı, İncil'den aldığı sahneleri, insan psikolojisini ve duygularını, doğallıkla buuluşturarak resimlerine hayat verdi. En büyük eseri kabul edilen 'The Arena Chapel - The Wedding at Cana'da bir mucize yaratan Giotto, İsa ve Meryem'in hayatlarını konu alan frenaslerini bölümler halinde duvara çizdi. Resimleri izleyenlerin, gerçek bir olayın içindeymiş gibi hissetmelerini sağladı. "he Wedding at Cana" insan yüzlerine ifade katılan bir eserdir.

THE TRIBUTE MONEY
TOMMASO MASACCIO 1401 - 1428 İTALYA


1425 - 1427
Tommaso Masaccio, insan vücudunun tüm hatlarına ve kıvrımlarına daha önce görülmemiş bir biçimde hareketlilik kattı. Bu başarısı nedeniyle döneminin en parlak sanatçılarından biri olarak sanat tarihinde yerini aldı. Özel perspektifi, ışıklandırması ve resme kattığı canlılık, eserlerindeki gerçeklik hissini artırdı. Dağınık bir karakteri olmasına karşın, resme olan tutkusunu ve disiplinini hiçbir zaman kaybetmedi. Brancacci Şapali'ne çizdiği 'The Tribute Money' frenksindeki renk canlılığı ve hareketlilik ile gerçekçilik duygusunu hissettirdi. Eserde, Floransa okulunda genel olarak kullanılan yaygın ışık tekniği kullanılmıştır ve bütün kompozisyon aydınlıktır.

PORTRET van GIOVANNI ARNOLFINI EN ZIJN VROUW
Arnolfinin’nin Evlenmesi


Jan van Eyck - 1389-1441 - HOLLANDA
1434 Dönemin en ünlü sanat okulu olarak bilinen Brugge’de eğitim aldı. Yağlı boya resimleriyle ünlenen Flaman ressam, kısa sürede Rönesans döneminin önemli sanatçılarından oldu. Renkleri kullanma biçimiyle adından söz ettiren sanatçı, portre ve dinsel konulu resimlerde ön plana çıktı. Orta Çağ sanatçılarından sıyrılarak, yağlı boya tekniğini geliştirdiği ve bu teknikte çığır açtığı bilinir. Portredeki başarısı ve reçine üzerine boya dökerek elde ettiği renkler sayesinde kısa sürede üne kavuştu. Eserleri ekspresyonizmin etkisinde kaldı. Özellikle portrelerindeki detaycı yanı, ressamı ustalar arasına taşıdı. En ünlü tablosu ‘Arnolfini’nin Evlenmesi’, resim tarihi açısından da bir ilk olma özelliğine sahiptir. Arnolfini çiftini resimlediği tablo, evlenme anının resmedilmesi nedeniyle, bir nevi ‘evlilik cüzdanı’ niteliğindedir. Eseri bu kadar önemli kılan detay ise ayna. Duvardaki ayna, müthiş bir akis tekniğiyle anı derinleştirmek için kullanılmış. Aynaya dikkatlice bakıldığında, Van Eyck’ın da resmin içinde olduğu görülür. Ressam, kendini ‘an’a dâhil ederek, resim sanatına farklı bir boyut kazandırdı.

TUIN DER LUSTEN - Zevkler Bahçesi
Hieronymus Bosch - 1450-1516
HOLLANDA
1480-1490 Rönesans’ın Kuzey’deki temsilcilerinden biri olarak tarihe geçti. Tüm yapıtlarını, dönemin kralları ve asilleri satın aldı. Muhteşem alegorik, mistik ve fantastik işlere imza attı. Tablolarında melekler ve şeytanlar, canavarlar ya da gerçeküstü, hiç görülmemiş, resmedilmemiş yaratıklar çizdi. Yaşadığı döneme göre farklı tarzı olmasına rağmen, sonraki kuşaklarda anlaşılacak sürrealizm akımının öncüsü oldu. Sigmund Freud eserlerini incelediğinde, Bosch’un gece kâbuslarını ahşap üzerine resmettiğini savundu. Kendi hayatında karamsar olmasına ve acı dolu bir dünyada yaşadığına inanmasına karşın, resimlerinde müthiş bir renklilik ve mutlu ifadeli insanlar yansıttı. Sanat tarihine eşsizliğiyle geçen ‘Zevkler Bahçesi’ adlı eserinde, bütün kuralları yıkarcasına resmettiği çıplak insanların keyifli anlarını, fantastik bir öykü içinde verdi. Tabloda, bir yanda dünya nimetlerinden zevk alan insanlar, diğer yanda günahları yüzünden cezalandırılanlar dikkat çekiyor. Tablo aynı zamanda Orta Çağ insanında hakim olan karabasan ve ölüm düşüncesine de vurgu yapıyor.

BIRTH OF VENUS - Venüs’ün Doğuşu
Sandro Botticelli - 1445-1510
İTALYA
1485
‘Küçük Fıçı’ lakabıyla anılan ünlü İtalyan ressam Botticelli, Fra Lippo Lippi’nin yanında resim ve geometri dersleri aldı. Yeteneği sayesinde, 1480’de, Sistina Şapeli’nde, kendi fresklerini çizmeye başladı. İlk çalışmalarında dinsel, mitolojik ve alegorik etki görülse de, Botticelli, aslında güzelliğe tutkun bir sanatçı olarak ön plana çıktı. Çevresi tarafından da bilinen kaygılı mizacı, sanatına yön vermesinde etkili oldu. Döneminin sanatçılarından, tablolarındaki zengin ayrıntıları, uzun boylu ve ciddi insan ifadeleri ile fark yaratmayı başardı. 1485’te yaptığı ‘Venüs’ün Doğuşu’ adlı eseriyle, kariyerinde üst basamaklara tırmandı. Yapıtta, tanrıça Venüs’ün bir deniz kabuğundan doğduğu ve çıplak güzelliğiyle etrafındakileri büyülediği an resmedilir. Botticelli’nin Venüs tasviri, diğer sanatçılardan farklı olarak biraz erotiktir. Göğsünü ve cinsel organını tam kapatamamış olması dikkat çekicidir. Bu kapatma biçimi sonra birçok heykeltraş tarafından taklit edildi. Sanatçının diğer eserlerinden bazılarının yakıldığı, ancak yasak olmasına rağmen pagan etkisi taşıdığı açıkça görülen bu eserine dokunulmadığı bilinir.

MONA LISA
Leonardo Da Vinci - 1452-1519
İTALYA
1503-1506
Floransalı dâhi Leonardo da Vinci, Rönesans’ın en iyi ressamlarından biri olarak kabul görür. Kesin olmamakla beraber Verrocchio’dan eğitim aldığı söylenir. 1482’de Milano’ya taşındığında Dük Sforza için çalışmaya başladı. Sanatçı, fresk teknikleri ve kompozisyonu işleme biçimiyle diğer sanatçılardan sıyrılmayı başardı. Biraz dağınık bir karaktere sahip olması, birçok eserini yarıda bırakmasına neden oldu. Yalnızca resimle yetinmeyip heykel, matematik ve anatomi gibi birçok farklı alanda da ivme kaydetti. Uzun yıllar İtalya’da bir seyyah gibi dolaşan da Vinci, birçok kral ve asil için resimler yaptı. Üstün zekâsı ve hemen her şeye merak salması, sanatının çeşitliliğine ilham verdi. Resim konusunda o kadar ustalaştı ki, 1503-1506 yılları arasında yaptığı ‘Mona Lisa’ tablosu hemen herkesten tam not aldı. Mona Lisa’nın yüzündeki hem mutlu hem de hüzünlü ifadenin sırrı, bugün bile tam anlamıyla çözülebilmiş değil. Portrede oturur halde görünen Lisa Gherardini sfumoto tekniğiyle (renk ve tonlar arasında yumuşak geçişleri sağlayan gölgeleme yöntemi) resmedilmiştir. Bu tekniği ilk kez da Vinci kullanmıştır.

SCHOOL OF ATHENS - Atina Okulu
Raffaello Sanzio - 1483-1520
İTALYA
1510
İtalyan Rönesansı’nın önemli ressamlarından Raffaello Sanzio, ilk eğitimini Urbino Kontu’nun saray ressamı olan babasının atölyesinde aldı. Sonra Perugino’nun yanına çırak olarak girdi. 16 yaşında yaptığı ‘Havva’nın Yaratılışı’ ve ‘Trinite’ tablolarıyla dikkat çekti. 1504’te Floransa’ya taşınan sanatçı, en ünlü eserlerinden ‘Bakire ve Çocuk’u burada tamamladı. Genç yaşta bu denli yetenekli olması sayesinde ünü hızla yayıldı ve Papa Julius tarafından Roma’ya davet edilerek, Vatikan Sarayı’nın ressamlarından oldu. Michelangelo ve da Vinci’nin figürlerinden ve kompozisyonlarından etkilendi. Resmettiği teolojik, felsefi ve lirik tablolarda hep bir sakinlik hâkimdir. Raffaello, kariyerindeki en önemli eseri ‘Atina Okulu’ freskinde, eski Yunan filozoflarını tasvir eder. Tam ortada yan yana Eflatun, Aristo ve Sokrates bulunur. İdealar dünyasından mutlak düşünceye kadar felsefenin büyük argümanlarının içinde saklandığı eserde ressam, sanat çevresine rüştünü ispat etti. Raffaello, 37 yaşında soğuk algınlığından hayatını kaybetti.

CREATION OF ADAM - Adem’in Yaratılışı
Michelangelo Buonarroti - 1475-1564
İTALYA
1511
Rönesansın ve maniyerizmin (özenticilik) büyük sanatçısı, ressam, mimar ve heykeltıraş Michelangelo, Ghirlandaio Kardeşler’den dersler aldı. Çok geçmeden önemli bir yetenek olduğu fark edilen sanatçı, 1490’da Floransa’nın hükümdarı Lorenzo De Medici için heykeller yapmaya başladı. Rüştünü kanıtladığı ünlü eseri ‘Davut’ heykelini yaptığında 26 yaşındaydı. İnsan formunu her açıdan yeniden yaratmak için, kadavralar üzerinde çalıştığı bilinir. İdealleşmiş insan boyutuna ulaşma arzusu, onu insan tasvir ettiği resimlerde benzersiz kıldı. Klasik dönemden izler taşımasına rağmen, Rönesans’a büyük bir katkı sağlayan ressam, derinlikte perspektif olgusunu, kendi tarzını katarak özel bir yere oturtmuştur. Kendini heykeltıraş olarak tanımlayan Michelangelo’nun en önemli eserlerinden ‘Adem’in Yaratılışı’, yaratılış efsanesindeki büyük ayrılmayı ve birbirine ancak parmak ucu kadar yakın ama bir o kadar ayrı düşmüş Tanrı ve Adem’in hikâyesini konu alır. Hıristiyanlıkta Tanrı’nın Adem’e hayat üflemesinin betimlendiği sahnede, bir birine değen işaret parmakları, Tanrı’nın Adem’i kendi suretinden yarattığına gönderme yapar.

VENUS AND ADONIS - Venüs ve Adonis
Tiziano Vecellio - 1477-1576
İTALYA
1553
Dinsel ve mitolojik sahneleri tasvir ettiği resimleri Tiziano’nun, başarısına başarı kattı. İlk dönemlerinde mozaik sanatıyla ilgilense de, Bellini kardeşlerin atölyesine girince yağlı boya resimlere yoğunlaştı. 1510’da, Padova’da yaptığı büyük freskler sayesinde Venedik Cumhuriyeti’nin baş ressamı olarak işe alındı. Bir yere bağlı kalmayı sevmediğinden, sürekli seyahat ederek gözlemler yaptı. Çalışmalarında tarihi sahneler, mitoloji ve aşk başrol oynadı. En ünlü tablolarından ‘Venüs ve Adonis’; Adonis’in, Venüs’ü terk ediş efsanesini konu alır. Venüs, köpekleriyle beraber gitmeye çalışan genç Adonis’i engellemeye çalışırken resmedilir. Efsaneye göre aşık olduğu Tanrı Adonis’i durdurmaya çalışan Venüs’ün çıplak bedeni ilgi çekicidir. Tabloda sadakati simgelemek için köpek figürü kullanan ressam, hemen ağacın dibinde uyuyan ve bu dramatik ayrılıştan habersiz bir meleğe de dikkat çeker.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder